3 Kasım 2019 Pazar

19) bankacılıkta söyleyiş yanlışları


aciz vesîkası,   âciz vesîkası
Aciz vesikası derken aciz sözcüğündeki "a" harfi uzun okunmamalıdır. Meraklısı için sebebi ve ayrıntısını yazayım :
Aciz ile âciz farklı iki sözcük; aralarında söyleyiş, çekim ve anlam farkı var. aciz ≠ âciz

Aciz sözcüğü addır, Arapça cz mastarından geliyor. "Acz" de deniyor. Burada "a" harfi kısa okunuyor. Anlamı : Güçsüz olma durumu, yani güçsüzlük.a  2004 sayılı İcra İflas Kanununun 143. maddesinde sözü geçen aciz vesîkasındaki aciz sözcüğü burada söz ettiğim ad olan aciz'dir. A kısa okunur; acz içinde, aciz göstermek, aczimi anlatamam vb. sözlerindeki "a"nın kısa okunmasında olduğu gibi kısa okunur.

Âciz sözcüğü ise sıfat ve isimdir, o da Arapça cz mastarından geliyor. Burada inceltme işaretinin kullanılmasından da anlaşılacağı üzere "a" harfi uzun okunuyor. Anlamı: Güçsüz ( kimse ). A, uzun okunuyor, âcizler, âciz misin, âciz bir kul, âciz kalmak sözlerindeki "a"nın uzun okunması gibi.
-------------
a) Aciz / acz sözcüğünün anlamı için nedir diye sorulduğunda âciz, sıfatına +lik eki ekleyerek kökteki anlama uygun soyut ad kurarak âcizlik diye tanım verebiliriz.


ahz ü kabz, ahz-ı kabz
Bir tamlama değildir; onun için ahz-ı kabz denmiyor. "ü" harfi "ve" anlamına geliyor. Teslim alma anlamına geliyor. Ahz, alma; kabz, tutma.


direkt bankacılıkdirek bankacılık
Antik Yunanda agora adı verilen şehir merkezlerinin bir yanında stoa denen sütunlu üstü kapalı koridorları olan yerler, mağazalar varmış ya, hani ticaret yapılan yerlermiş bunlar. İşte benzerini Şehzadebaşı'na yapmışlar. Dükkanlar ve önünde sütunlu koridor / galeri... Milletimiz de sütunlara bakıp buraya önce Direkleraltı adını yakıştırmış sonra ismi değiştirmiş Direklerarası'na döndürmüş.

Bizim bankalarımızda ağırlıklı olarak kredi kartı satışı yapan birimlerin "direk" ile ilgisi yok tabii, sütunla da ilgili değiller.
Bankacılığı doğrudan -daha az bürokrasi ile - yapma iddiasındalar sadece. Keşke doğrudan bankacılık adı yerleşseymiş zamanında. Bu örgütlenmeyi getirenler "doğrudan bankacılık" adının çağdaş, modern bir ad olmadığı kanaatinde olacaklar ki İngilizceden "direct banking" söylenişinin çevirisini uygun görmüşler.
Sorun şu : Direkt sözcüğünun sonundaki "t" harfi azıcık ittirmeyle çıkabiliyor ağızdan. Bu da kimine göre ner'den baksan zahmetli bi' iş.



ekstre, ekstra
Ekstre, Fransızca "extrait" sözcüğünden, ad. Özet, hesap özeti, demek.
Ekstra ise Fransızca "extra" sözcüğünden, sıfat. Açıktan, fazladan, kalitesi üstün anlamları var.



emlâk, emlâki, emlâke
(emla:k, emla:ki, emla:ke)
Sözcüğün "emlâk" biçiminde düzeltme işareti ile yazılmasını tercih etmek gerekir . Böye yazılınca "l" harfinin ince okunacağı anlaşılıyor çünkü.  İnce okunmayınca - ki çoğu zaman da öyle oluyor - emlâkçi yerine emlakçı deniyor..
Emlakçı değil emlâkçi; emlaka değil emlâke.
Biriktirdiği tüm parayı emlâke yatırdı.
Bakırköy'deki emlâki ipotek etti.


esnaf, esnaflar
Esnaf, zanaatkarlara, küçük ticaret sahiplerine verilen ortak isim. Sözcük çoğul ama tekil olarak kullanıldığı oluyor.
Nasıl, geminin mürettebatları demiyor, mürettebatı diyorsak; "esnaflara verilen kredi " değil "esnafa verilen kredi" denmeli.


evrak, evraklar
(evra:k, evra:kı)
Evrak Arapça bir sözcük tıpkı hukuk, merak, taksit sözcüklerinde olduğu gibi sözcüğün son harfi ünlü harf ile başlayan ek aldığında yumuşamıyor. Yani evrağı değil evrakı demek gerekiyor.  Ayrıca bu sözcük çoğul bir ad; anlamı belge değil belgeler. Bu durumda evrakları dememek gerekir. Tıpkı mürettebatlar demiş gibi çoğul olanı tekrar çoğul yapmış olursunuz. Belgelerler gibi.
Belge sözcüğünün Arapçadan gelen eş anlamlısı varak, varaka çoğulu ise evrak'tır. İlle belge değil evrak sözcüğü kullanılacaksa yanlış yapmak yerine bari tek olunca belge çok olunca evrak dense.


dâin ü mürtehin, dain-i mürtehin
(da:in ü mürtehin)
"Emr ü havalesine" der gibi; "ahz u kabz" der gibi; "taktim ü tehir" der gibi "dâin ü mürtehin" denir.
Ü harfi "ve" anlamına gelen bir bağlaçtır.  Yani bu söz bir tamlama değil o nedenle "dain-i mürtehin" hiç denmez. En güzeli "dâin, mürtehin" demek. "Dâin ve mürtehin" de denebilir elbette.


hâzırun cetveli
(ha:zirun cetveli)
Hâzırun cetveli, toplantıya katılanları gösteren listeye deniyor.
"Haziran"  diyormuş gibi söylenMEmeli.
A harfi uzun söyleniyor [ hâzır ü nâzır ( hâzır ve nâzır ) der gibi ]
Sözcükte "i"  harfi bulunmuyorsa da sözcükteki "ı" harfi,  ı ile i arasnda bir sesle söyleniyor. 


hayır
Söylerken "a" sesi uzatılmıyor.  İyilik anlamındaki "hayır" ile olmaz anlamındaki "hayır" aynı kökten geliyor ve her iki sözcükte de "a" sesi uzatılmıyor.  Söyleyiş farkı vurgulamada.  Olmaz anlamındaki "hayır"da vurgu "ha" hecesinde, iyilik anlamındaki "hayır"da vurgu "yır" hecesinde.


hibe, hîbe
"i" kısa okunur.


iade, geri iade
(ia:de)
Geri verme demek. Sözcük "geri" anlamını içerdiğinden "geri iade" denmez. Denirse yineleme yapılmış olur.


ikametgâh
(ika:metgâh, ika:metgâ:hı)
Buradaki ilk a sesi kalın okunuyor ve uzatılıyor; ikinci a sesi ise üzerinde inceltme harfi oluşundan da anlaşılacağı gibi ince okunuyor.  Ünlü ile başlayan ek aldığında ikinci a harfi de uzuyor;  ika:metgâhı biçiminde söyleniyor.
İkametgâh denince "ikametgâh belgesi" demiş olduklarını sananlar olabilir. İkametgâh sadece ev demek, konut.  Belgeden söz etmek için ikametgâh belgesi, ikametgâh senedi veya ikametgâh ilmuhaberi demek gerekir.  Bu söz yerine "konut belgesi" denebilir.



ilâ
(ila:)
"l" ince ve "a" uzun okunur.
-den, -e kadar; anlamına gelir. Belirtilen sayıların da dâhil edildiği aralığı anlatan sözdür.
“Kasada 3.000 ilâ 5.000 arası Euro var” denmez
“Kasada 3.000 ilâ 5.000 Euro var” denir


inisiyatif, insiyatif
İnsiyatif değil inisiyatif.
"Yönetici olarak artık inisiyatifi ele alman lazım" 


itibarıyla, itibariyle
İtibaren derken "a" harfi uzatılıyor ama inceltilmiyor. İtibar sözcüğündeki "a" harfi madem kalın,  itibarıyla derken "a"dan sonra gelen ünlü niye "i" olsun. İtibar ve ile sözcükleri birleştirilecekse itibar sözcüğüne "y" kaynaştırma harfi eklenir ve ünlü uyumu gözetilir. Tıpkı parayla der gibi. Eski yazım kılavuzlarında 1970'lerden önce bir kural vardı. Sonunda iyelik eki olan sözcüklerin ardına "ile" geldiğinde daima "-iyle" eki gelir diye.  Örnek : arabasiyle, dolayısiyle, itibariyle gibi. 50 yıl önceydi bu. Hepsi düzeldi, "itibariyle"  düzelemiyor.


kadük, güdük
Zamanında bankada eğitim veren avukat hanım kadük yerine güdük deyince eğitim boyunca dikkatimi toplayamadım.
Güzel yakıştırma.
Kadük, Fransızca "caduc" sözcüğünden geliyor. Latince düşmek anlamındaki "cadere" sözcüğünden türetilmiş o da.
Hükümsüz, geçersiz demek. Uygulanması terkedilen  yasa için, proje için söyleniyor.  Kadük olmak, kadük kalmak


kale almamak; kayileye almamak,  kâle almamak
( ka:le almamak)
Kayileye almamak diye uydurulmuş bir söz var, birkaç yerde duyduğum için yazdım yukarıya, hatalı diye.
"Kale almamak" sözünü söylerken "a" incelmiyor, uzatılıyor,  "l" sesi ince söyleniyor.
Sözcükteki "a" sesi inceltilmediği için düzeltme imi de kullanılmıyor. "kâl" değil yani.
Kal; laf, söz demek. "Kale almamak"  deyiminin, söz konusu etmemek, dikkate almamak, önem vermemek, hesaba katmamak gibi anlamları var.
Deyimler kalıplaşmış sözlerdir değiştirilemezler bu yüzden "kale almamak" sözünü "kale almak" biçiminde söylemek yadırgatıcıdır.


kaparo
İtalyanca, "caparra"dan... Konuşma dilinde göçüşmeye uğrayıp kapora biçiminde kullanılıyor. 


lâzım
"Kredi için bazı belgeler lâzım" derken "lâzım" sözcüğündeki "l" harfi ince söylenmeli. 
Bu sesin ayrımına varamayanlar ( ki sayıca çoklar ) bilinçsizmiş, eğitimsizmiş izlenimi bırakıyorlar. 
Balat, kılık, soluk sözcüklerindeki "l" sesi kalın
Lazım, lacivert, lavabo sözcüklerindeki "l" sesi ince.


levha
Bu sözcük ek aldığında "nüsha" sözcüğünde olduğu gibi a sesi uzatılmıyor. Vergi levha:sı değil a kısa okunarak "vergi levḥası".


maalesef, malesef
"İşçiler sosyal haklarını maalesef eskisi kadar güçlü savunamıyor,  prekarya yeni bir sınıf olarak doğuyor."



muğlak, mulak
Konuşurken "ğ" den önce gelen ünlüyü uzatıyor ve "ğ"yi söylemiyoruz diyorlar ama ben aynı fikirden değilim.  Konuşurken de yazarken de "ğ" yi kullanmalı. Söylerken belki belirgin değil diğer sesler gibi ama var.
"Sözleşmede yükümlülükler muğlak" derken dümdüz "mu:lak" değil muğlak.


muhatap, muhattap
(muha:tap, muha:tabı)
İlk "a" harfi uzatılarak söylenir ve t harfi ikizleşmez. Muhattap değil "muha:tap",  a uzun ve "t" harfi tek.


mürâcaat, müracat
(müra:caat )
Başvuru. Söylenirken "a" harfinden tasarruf yapılmamalı. Müracat değil, mürâcaat.


münferiden, münferîden
Vurgu "i"de ve "i" kısa okunuyor, uzatılmıyor.
Tek başına, anlamına geliyor.


müteahhit, mütahit
"a" harfini uzatarak ve tek "h" harfi ile söylenme eğilim var. Doğrusu peş peşe "ea" ünlüleri ve iki "h" harfi ile söyleniyor.  Taahhüt eden, üstüne alan, söz veren anlamında.
"Müteahhit, sadece inşaatı bitirmekle yükümlü olanların değil, teşvik kapsamında döviz kredisi kullananların da sıfatı."



nam u hesabına, nam-ı hesabına
Bir tamlama değil.  Nam-ı hesabına denmiyor. U harfi "ve" anlamına geliyor.



nâzım hesaplar
(na:zım hesaplar)
Aynı harflerle yazılan iki sözcük var. Her iki sözcük de Arapça nzm kökünden geliyor. İnceltme işareti kullanmadan “nazım” biçiminde yazınca şiir anlamında ad; inceltme işareti ile “nâzım” biçiminde yazınca  düzenleyen anlamında sıfat oluyor.
Nazım derken a kısa, nâzım derken a uzun okunuyor.
Dolayısıyla tek düzen hesap planında 9 ile başlayan ana hesapların adı “nâzım hesaplar” biçiminde yazılıp a harfinin uzun okunması gerekiyor.


nezdindenezninde
İndinde, nazarında, kabul ve anlayışına göre, demek.
Örnek :  "Kredi müşterisi banka nezdindeki itibarının yüksekliğine göre faiz oranı teklifi alır."


nüsha
Sözcük yalın haldeyken söylenişi sorun çıkarmıyor; ne zaman ek alıyor içindeki a sesi hatalı olarak uzatılıyor. :  Nüshaaası,  nüshaaanın
Oysa sözcüğe ek geldiğinde de a kısa okunuyor.
Örneğin "gümrük beyannamesinin üçüncü nüshaaası" değil a kısa okunarak "üçüncü nüsḫası" denmeli



perâkende
(pera:kende)
Perakende sözcüğünde a uzun okunur; zaten bu yüzden bazı sözlüklerde yazılışı perâkende'dir.
A sesi uzun olacak biçimde "perâ:kende bankacılık", "perâ:kende sektörü"


porte, portre
"Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından yapılmış olan kanun tekliflerinin mali portesi"
Mali portre, değil mali porte.
Fransızca "portée" sözcüğünden geliyor. Yük,  taşınan şey, kapsam; demek. Türkçede bir anlamı da bir iş için gereken para tutarı, maliyet, mali bedel olduğundan  "mali porte" diye kullanmak şart değil. Porte de denebilir.
Örnek: "Bu işin portesi ne kadar? "


rakam, rakkam
Sözcüklerde bazı ünsüzler  çeşitli sebeplerle ki kez söyleniyor. İkizleşme deniyor buna. Rakam yerine rakkam diyen çok. Doğrusu tek "k" ile rakam.


sehven, sehven yanlış
Yanlışlıkla, anlamına geliyor; onun için sehven yanlış denirse yineleme yapılmış olur.



seri üretim.
Aynı harflerlerle yazılan iki sözcük var Türkçede, biri seri diğeri serî.
Seri, Fransızcadan geliyor, dizi demek. Seri üretim derken bu sözcükten bahsediyoruz. "i" harfi kısa okunuyor.
Bir de Arapçadan gelen serî sözcüğü var o da hızlı demek ve bu sözcükteki "i" harfi uzun okunuyor.
Eğer "i" harfini uzatarak "seri: üretim" dersek "hızlı üretim" gibi  bir kavram icat etmiş oluyoruz.  İngilizcede serial production denen kavram Fordist üretim modelinde, üretim hatlarında büyük miktarlarda diziler halindeki üretimi anlatıyor.  Diyelim önce A serisi ürünün üretimi yapılıyor ardından girdi, kalıp, üretim hattında küçük birkaç değişiklikle B serisi ürün üretimine geçiliyor.



sirküler, sirkü
Sirküler sözcüğünün, İngilizcesi ‘circular’(a), İngilizlerin Fransızcadan, Fransızların da Latinceden aldığı sözcük. Fransızcası, circulaire.
Vikipedi sirküleri, "bağlayıcı özelliği olmayan yol gösteren idari yazılar" diye tanımlıyor.
TDK sirküler sözcüğü için, genelge ve duyurum diye iki tanım veriyor.
Sirküler sözcüğünün sonundaki “ler” hecesi çoğul eki sanıldığı için “sirkü” diyenler var. Örneğin “imza sirküsü” diyenleri çok duydum. Hatalı kullanımdır. Dolayısıyla bir tane ise sirküler birden fazla ise sirkülerler denir.


stajyer, stajer
Stajiyer denir, stajyer de denir, tamam ama stajer denmiyor. Bu ölçüde kısaltmaya toplum henüz hazır değil; ama fazla da kalmadı.


subasman, subasmanı
Doğru söylenişi "subasmanı" değil, "subasman"
Bu adın içinde su ve basma sözcüklerini gördüklerini sananların anlamlandırmak gayreti ile adın devamına "ı" eki yakıştırmışlar diye anlıyorum. Fransızca, "soubassement" sözcüğünden geliyor.



sukut, sükût
Bu sözcüğün sessizlik anlamına gelen "sükût" ile hiç ilgisi yok.
Arapçadan gelen ve aynı harflerle yazılan iki sözcük var. Biri sukut diğeri sükût. Sukut, düşme demek; sükût, sessizlik.
Sükût ikrardan gelir derken susmaktan, sessizlikten söz edilir.
"Ahlâk sukut etmiş" derken ahlâkın eski yüksek seviyesinde olmadığından düştüğünden söz edilir.
"Sukutuhayale uğradım" derken hayallerin suya düştüğünden, hayal kırıklığından söz edilir.
"Sukut-ı hak" derken süresinde kullanılmamış hakkın düşmesinden, ortadan kalkmasından söz edilir, sessizliğinden değil.



takdir, taktir
Taktir sözcüğünün hatalı diye üzerini çizerek yazdım ama taktir, damıtma, damla damla akıtma anlamına gelen bir isim aslında.
Bizim bankada çalışırken özlemle işitmek istediğimiz sözcük olan "takdir" ile ilgisi yok.
"Bankacılıkta terfînin sadece amirin takdirine bırakılması, klikleşmenin yolunu açar."


taksit, taksiti, taksidi
Bazı sözcükler var ki bunlara ünlü harf ile başlayan ek geldiğinde sondaki harfleri yumuşamıyor. Taksit bunlardan biri.  Taksidi değil taksiti. Hukuk, merak sözcükleri de böyle. Hukuğu değil hukuku, merağı değil merakı.
Kredinin üçüncü taksiti ödenmemiş.
Krediyi taksite bağlayalım.


tespit, tesbit
(tespit, tespi:ti )
Ünlü ile başlayan ek aldığında "i" sesi uzatılarak söylenir. 


teşrîkimesâi, teşvik-i mesai
( teşri:kimesa:i:)
Teşvik-i mesâî, yani çalışmanın teşvik edilmesi ile ilgisi yok bu sözcüğün.  Teşrîkimesâi, çalışma ortaklığı, birlikte çalışmak demek.  Teşrik, ortak etme anlamına geliyor.
"Onunla yıllardır teşrîkimesâimiz var."


tolerans, tölerans
O harfiyle söyleniyor. Fransızca tolérence sözcüğünden geliyor.


tutar
Sözcüğe ünlü ile başlayan ek geldiğinde de "a" kısa okunur.
Tutaaaarı değil a kısa okunarak tutarı.


unvan
(unvan, unva:nı)
Sözcüğün "ün" ile ilgisi yok. Eş anlamlısı "şöhret" olan "ün" sözcüğünden gelmiyor.  Unvan; Arapça etiket, simge, lakap anlamına gelen bir sözcük.  Örneğin, "firmanın ünvanı" değil a uzatılarak "firmanın unva:nı" denmeli.


vesâik, vesîka
(vesa:ik, vesi:ka)
Vesâik derken "a" uzatılıyor, vesîka derken de "i" uzatılıyor.
"Vesâik" belgeler demek, çoğul. "Vesîka" belge demek, tekil.


yarar
Yarar sözcüğüne ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde de ikinci a sesi kısa söylenir.
Örneğin "Yararlı bir hizmet." derken hiç sorun çıkmıyor ama "Bizim için öncelikli olan müşterinin yararıdır." gibi  bir cümle kurulduğunda, yarar sözcüğündeki ikinci a sesi hatalı olarak uzun söyleniyor.
Ünlü ile başlayan ek aldığında da yarar sözcüğündeki a'lar kısa okunur.


yarın
Söylerken "a" sesi uzatılmamalı.
"Kredi meblağı yarın hesabınızda olur." derken "a" sesini uzatmak sanki kredinin gecikmiş olduğu hissini pekiştiriyor.


zarar
Zarar sözcüğüne ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde de ikinci a sesi kısa söylenir.
Örneğin "Zarardan çok kâr getirdi." derken hiç sorun çıkmıyor ama "Firmanın 2019 yılı zararı beş milyon dolar." gibi  cümle kurulduğunda zarar sözcüğündeki ikinci a sesi hatalı olarak uzun söyleniyor.
Ünlü ile başlayan ek aldığında da zarar sözcüğündeki a'lar kısa okunur.




Erdal Bilgen
03 Kasım 2019 Pazar